🌨️ Daha Gelmedimi Tövbe Zamanı Ilahi

Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında kalktığını biliyor; yarısında ve üçte birinde. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu Budurum onu Allah'a yakınlaştırır. İnsanın Allah ile arasındaki iletişimi daha canlı ve sürekli hale gelir. Yüce Allah'ın işitiyor olması ve duaları kabul etmesi insana güç verir, onun cesaret ve enerjisini artırır. Dua zihinsel ve bedensel değişikliğe neden olur. İnsan orada kendini görür. 1-Bu âyetlerin hiçbirisi tövbe kapısını kapatmıyor. Bilakis, tövbe edenin ve faiz almaktan vazgeçenin, daha önce almış oldukları faizlerin kendisine ait olduğunu, iade etmesi gerekmediğini, onun hakkındaki hükmün de Allah’a kaldığını bildiriyor ve faiz yemiş olanları tövbeye davet ediyor. Bir daha yapmamaya azm-ü cezm-ü kast ettim. Sen bu tövbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, Yâ Rabbi. İslam medeniyeti ilk insan, aynı zamanda ilk peygamber olan Hz. Âdem’le (a.s.) başlamış ve peygamberler halkasının hâtemi (sonuncusu) olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ile beraber olgunlaşarak kemâle ulaşmıştır. Bu gerçeği yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim şöyle beyan etmektedir: “Bugün size dininizi ikmal Varlıktansıyrılıp hiçliğe yol almak takvanın içerisinde takvanın takvasıdır. Unutma ki Tövbenin dahi halleri vardır. 1. Yapılan günahlara tövbe 2. Cenabı Hakkı hakkıyla şükredenemenin tövbesi. 3. Hal de vardır ki ne verilse yada verilmese günah ne sevap adamın umrunda olmaz. Onun tek bir hedefi vardır, Allah'a daha iyi bir kul olabilmek, bunun içinde tüm haramlardan sakınır ve tüm vacipleri de en güzel şekilde yerine getirir. İlah-i genç; inanan, güvenen, emin bir geleceğe namzet olan, çevresine emniyet vaad eden ve iç içe farklılıkları bulunan özel konumlu bir abide insandır. IIKonunun Özet sunumu. Zaman Allah’ın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biri olup, önemli olan bu nimetin kadrini bilmek suretiyle değerlendirmektir. Zamanı değerlendirmek onu ölçülü ve bilinçli kullanmakla olur. Bunun yolu da zamanı iş, ibadet ve istirahat saatlerine bölerek bir disiplin dahilinde zamana hükmetmekten Açıkçagünah işleyen hâriç, ümmetimin her ferdi affedilecektir." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Rezîn. 883. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Canım elinde olan Allaha yemin ederim ki, eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip tevbe eden, Allahın da bağışladığı başka bir T38LJ. BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Hamd Alemleri yoktan var eden ve idare eden kayıtsız şartsız Hakimiyet yetkisine sahip olan Allah Celle Celalühü ya mahsustur. Salat ve selam Alemlere Rahmet olarak gönderilen son Resul Hazreti Muhammed’e sav O’nun, Aline, Ashabına gayesi Allah’ın rızası derdi Allah’ın davası olan tüm Mü’minlerin üzerine olsun inşaAllah. Tevbe kadın erkek her Müslümana vaciptir. Allah şöyle buyurur; “ Ey iman edenler samimi bir Tevbe ile Allah’a Tevbe edin umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi O’nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi içlerinden ırmaklar akan Cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından amellerinin nurları aydınlatıp gider de ey Rabbimiz nurumuzu bizim için tamamla bizi bağışla çünkü sen her şeye kadirsin derler.”Tahrim 8 Ayette geçen Tevbe edin emri vücup içindir. Yine Allah şöyle buyurur; “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar fasıkların yoldan çıkan kimselerin ta kendileridir.” Haşr 19 Kulların Allah’ı unutması ona verdikleri ahdi unutmaları gönderdiği ilahi kitabı bir kenarı atmalıdır. Allah’ın onlara kendilerini unutturması ise Allah’a verdikleri ahdi Kur’an-ı Kerim’i bir kenarı atan kimselere içinde bulundukları hali unutturması ve bu sebeple içinde bulundukları kötü durumdan çıkıp hayırlı ameller işleyecek anlayıştan mahrum olmaları demektir. Sevgili Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor kim Allah’a kavuşmaktan hoşlanırsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanır. Kimde Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah’ta ona kavuşmaktan hoşlanmaz. Ayeti Kerimede geçen “onlar fasıkların ta kendileridir” cümlesi ile kastedilen kişiler Allah’a verdikleri ahdi bozar ve günah işlemeye tabii bir yol haline getirerek Hidayet, Rahmet ve Mağfiret yolunu kaybetmiş kimselerdir. Ey Mü’min kardeşim o halde sana düşen Allah’ın kabul etmesini umarak ölmeden önce tevbe etmektir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurur; “O kulların tevbesini kabul eden kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.” Şura 42 Yani tevbe etmeyi kabul etmek sureti ile yaptığınız kötülüklere ceza vermekten vazgeçer Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem bir hadiste şöyle buyurur; “Günahlarına tevbe eden kişi hiç günah işlememiş gibidir.” Anlatıldığına göre adamın biri her günah işlediğinde, o günahı bir defterine yazar. Yine bir gün bir günah işler ve yazmak için defterini açar fakat günahlarını kaybettiği defterinin sayfalarını da şu ayetten başka bir şey bulamaz; “Ancak tevbe edip iyi davranışta bulunanlar başkadır. Allah’ın onları kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır engin merhamet sahibidir.” Furkan 70 Yani şirkin Yerine imanı, günahın yerine affı, masiyetin yerine ibadeti ve taati koyar anlatıldığına göre Hazreti Ömer bir gün Medine sokaklarında gezerken elbisesinin içinde içki taşıyan bir gençle karşılaşır. Hazreti Ömer gence; “ey delikanlı elbisenin altında ne var” diye sorar. Elbisenin altında şarap bulunmaktadır. Ancak utancından şarap olduğunu söyleyemez. İçinden şöyle dua eder. Allah’ım beni ve Ömer’in karşısında mahcup etme rezaletimi ortaya dökme ayıbımı ört sonra asla içki içmeyeceğim. Bunun arkasından delikanlı şöyle söyler; “Ey müminlerin Emir’i elbisemin altında taşıdığım sirkedir” der. Hazreti Ömer “göster bakayım” deyince delikanlı elbisesinin altındaki şişeyi çıkarır şişenin içindeki gerçekten de sirkedir. Görüyorsun ki kuldan korkusundan dolayı samimiyetle tövbe eden kişinin şişedeki şarabı Cenabı Hakk sirkeye dönüştürdü. Öyleyse hiçbir hayırlı ameli bulunmayan Müflis bir kul samimi olarak tevbe eder ve işlediği günahlarına pişmanlık duyarsa Allah tıpkı şişedeki şarabı sirkeye dönüştürdüğü gibi o kişinin günahlarını da ibadete dönüştürür. Ebu Hureyre radiyallahu anlatır; “Bir gece Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem ile birlikte Yatsı namazını kıldıktan sonra dışarı çıktım. Yolda yürürken önüme bir kadın çıktı. Bana; “ey Ebu Hureyre bir günah İşledim acaba benim için bir Tevbe yolu var mı?” diye sordu. Ben; “işlediğin günah nedir?” diye sordum. Kadın; “Ben zina yaptım, zinadan doğan çocuğumu da öldürdüm.” dedi. Ben de dedim ki; “sen helak oldun, bir canıda helakettin. Vallahi senin için tevbe yolu yoktur.” Bunun üzerine kadın bayılıp yere düştü. Ben de yoluma devam ettim. Sonra giderken kendi kendime; “Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem aramızda dururken ben nasıl da fetva veriyorum?” dedim. Dönüp Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e geldim ve durumu ona haber verdim. Buyurdular ki; “Hem sen mahvoldun, hem de o kadını mahvettin. Allah buyuruyor ki; “Yine onlar ki Allah ile beraber tuttukları başka bir İlaha yalvarmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Onları yapan günahının cezasını bulur. Kıyamet günü azabı kat kat artırılır. Ve o azapta alçaltılmış olarak devamlı kalır. Ancak Tevbe edip iyi davranışta bulunanlar başkadır. Onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır. Engin Merhamet sahibidir.” Furkan 68-70 Şu ayette bulunanlar nerede, senin tutumun nerede. Ey Ebu Hureyre.” Hemen dışarı çıktım ve; “az önce benden bir konuda fetva isteyen kadının yanına beni kim götürecek?” diye sordum. Çocuklar Ebu Hureyre delirmiş diyorlardı. Nihayet kadını buldum ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin verdiği fetvayı kadına bildirdim kadın sevincinden bir çığlık attı ve dedi ki; “benim bir bahçem var onu Allah ve Resulü için sadaka olarak veriyorum” dedi. Et Betul Gulam adında biri vardı bu kişi günah ve isyan batağına düşmüş kötülük sarhoşlukla meşhur olmuş biriydi. Bir gün Hasan-ı Basri meclisine geldi Hasan-ı Basri şu ayeti tefsir ediyordu; “iman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin yükselmesinin zamanı gelmedimi ve onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” Hasan i Basri ayeti tefsir ederken gayet etkili bir vaaz yaptı ve bütün insanları ağlattı aralarında bir genç kalktı ve Ey Mü’minlerin muttakisi “Allah benim gibi fasık ve günahkar birinin tevbesini kabul buyurur mu?” diye sordu. Hasan-ı Basri “Evet ey delikanlı Allah Tevbe ettiğin takdirde senin gib isyankar kullarını Affeder.” Et Betul Gulam bu sözleri duyunca benzi sarardı, bütün vücudunu bir titreme tuttu bir nara attı ve bayılarak yere düştü. Ayılınca Hasan-ı Basri yanına yaklaştı ve şu beyitleri okudu; “ey arşın Rabbine isyan eden delikanlı bilir misin nedir günahkarların cezası? İsyankarlar için Alevli Ateş, hem Alev sesi, hem öfke, tutuldukları gün onların nasiyesi eğer bu ateşe dayanabileceksen isyan et, değilsen günahları terk et işlediğin günahlar yüzünden kendini rehin verdin. Kurtulmaya çalış.” Bunları dinleyen Utbe daha büyük nara attı ve bayılarak yere düştü ayılınca dedi ki; “ey Üstad, çok esirgeyici olan Allah benim gibi günah batağına batmış birinin tevbesini kabul eder mi?” Hasan i Basri “günahkar kulun tevbesine bağışlayıcı Rabden başka kim kabul edilebilir ki?” diye karşılık verdi. Et Betul Gulam sonra başını kaldırdı ve üç dua yaptı birincisi; “Allah’ım eğer tevbemi kabul buyurup Günahlarımı affedersen bana anlama ve anladıklarımı, hıfzımda tutma gücü ver. Böylece Kur’an-ı Kerim’i ve ilim adına duyduğum her şeyi zihnime nakış edeyim. İkincisi; “Ey Allah’ım bana öyle güzel bir ses ihsan eyle ki senin kelamını okuduğum zaman bir kişinin kalbi ne kadar katı olursa olsun yumuşasın o kişi imana gelsin.” Üçüncüsü; “Ey Allah’ım beni helal rızık ile rızıklandır ve beni hiç ummadığım yerden nasiplendir.” Allah bu kimsenin bütün dualarını kabul ettiği ve bu kimsenin anlayışı ve zihnini kuvvetlendirdi. Bu kimse Kur’an okuduğu zaman kraatini duyan her kimse tevbe etti ve bu kimsenin evine her gün bir çömlek çorba ile iki adet somun ekmeği geldi bunların nereden geldiğini hiç kimse bilemedi. bu hali kimsenin ölümüne dek sürdü işte Allah Celle Celalühü kendisine tevbe eden kullarına olan bir lütfudur. Çünkü Allah Celle Celahu güzel amel işleyenlerin ecirlerini asla zayi etmez alimlerden birine sordular acaba bul tevbe ettiği zaman tevbesinin kabul edilip edilmediğini bilebilir mi? O da şöyle cevap vermiştir; “Bu konuda kesin bir hüküm yoktur fakat alametleri vardır.” Bunlar kulun kendi nefsini günahlardan uzak tutması kalbinde sevincinin azaldığını ve her baktığı yerde yüce Allah’ın Kudretini hissetmesi hayır ehline yaklaşıp fasıklardan uzaklaşması dünya malının azını çok görmesi ahirete yönelik amelini ise çoğunu az görmesi kalbini devamlı olarak Allah cc farz kıldığı şeylerle meşgul etmesi diline hakim olması aralıksız olması aralıksız bir düşünce hali yaşaması ve günahlarından daima pişman olmasıdır. Allah cc cümlemize böyle anlayışlar nasip etmesini niyaz ederim. Velhamdulillahi Rabbil Alemin Günahlardan Tövbe Etmek İçin Dua Tevbe, istiğfar duâlarının manası, yaptığımız bütün günahlara pişmanlık duyduğumuzu ifade etmemiz, bundan sonraki hayatımızda bir daha böyle günah ve kusurları işlemeyeceğimize Rabbimize söz vermemizdir. Günah ve kusurlarına pişmanlık duyup, üzüntü ve elem hisseden mü'min, önce şu istiğfar duâsını huşû ve hudû ile okur "Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe'l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü't-tevbete ve'l-mağfirete ve'l-hidâyete lenâ, innehû, hüve't-tevvâbü'r-rahîm." "Yâ Settere'l uyûb, Yâ gaffare'z-zünûb! Bu ana gelinceye kadar benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan, ayağımdan ve elimden bilerek veya bilmeyerek meydana gelen bütün günah ve hatalarıma tevbe ettim, pişman oldum. Küfür, şirk, isyan, günah ve kusur her ne türlü hâl vaki oldu ise, cümlesine nadim oldum, pişmanlık duydum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast ettim. Sen bu tevbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, yâ Rabbi. Bir daha iman ve ikrar ediyorum ki, Peygamberlerin evveli Âdem Aleyhisselâm, ahiri ise Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm, bu ikisi arasında sayılarını bilemeyeceğim kadar çok Peygamber gelmiş, İlâhi kitapları tebliğ etmişlerdir. Bunların cümlesine inandım, iman ettim, hepsi de haktır ve gerçektir. Bütün peygamberlere, onlara gönderilmiş olan İlâhi kitaplara ve içindeki emirlere şeksiz ve şüphesiz iman ettim, dilimle ikrar, kalbimle tasdik ediyorum ve yine iman ve ikrar ediyorum ki en son kitap Kur'ân-ı Azimüşşân ve en son Peygamber de Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'dır." "Amentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve Rusulihi ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ ve'l-bâsü bade'l-mevt. Hakkun, eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh." Tövbe Duası ve Anlamı Tövbe Duası ve Anlamı Tövbe duası, kişinin yaptığı bütün günahkar davranışlardan pişmanlık duyduğunu ifade eden, bundan sonraki yaşamında günah ve kusurlu hareketlerden uzak duracağı hakkında Allah’a söz vermesidir. Allah’ın ve Resulünün yasakladığı, dinen hoş karşılanmayacak, uygun olmayan davranışların yapılması karşısında, kişinin aynı davranışları yapmamaya kendi iradesini kullanarak, yaptığı hatalardan ve işlediği günahlardan dolayı Allah’tan af dilemesi ve bağışlanmayı istemesidir. Hz Ali bu konuda şöyle buyurmuştur; “Günahı terk etmek, tövbe etmekten daha kolay bir ameldir.” Kişinin günahın içine girmesi halinde Allah’tan ümit kesmemesi, rahmetini dilemesi gerekir. Çünkü Allah’a doğru gitmek, nefsi ıslah etmek her zaman açık bir yoldur. Yüce Rabbimiz günahkar olan kulları için, tövbeyi ve kendisine dönüş yolunu açarak, onların kendine dönmesini, nefislerini pisliklerden ve günahlardan arındırmasını istemiştir. Tövbe günahlardan kurtuluş, işlenen günahlardan dolayı üzülmek ve pişman olmak, günahtan vazgeçerek, bundan sonra yeniden işlememek anlamındadır. Yüce Rabbimiz Maide suresi 39. ayette şöyle buyurmuşlar; “Her kim haksız davranışlar yaptıktan sonra tövbe eder ve halini düzeltirse, şüphesiz Allahü Teala onun tövbesini kabul eder, Allah bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Enam suresi 54. ayette, “Bizim ayetlerimize iman etmiş olanlar sana geldiklerinde onlara Selam olsun size, Rabbiniz rahmeti kendi üzerine farz kıldı ki, içinizden biri yaptığı günahlardan ve cehaletten ötürü kötü davranışlarda bulunur sonrasında tövbe ederek, kendini düzeltirse kuşkusuz Allah bağışlayan ve esirgeyendir.” Yapılan tövbe sonrasında müminler yersiz duydukları endişelerden kurtularak, ümitsizlikleri sona erer. Yaşamına yeni bir yön verme olanağına kavuşur. Kalbini Allah’a açarak, manevi açıdan rahatlama imkanına kavuşur. Kendi yaptıklarını Allah’ın affedeceğine emin olan kişiler, yaşamında başka kişilerin yaptığı hataları daha rahat affedecektir. Bu durum insanlar arasında kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma gibi duyguları güçlendirir, birlikte yaşama katkı sağlar. Günah işlemiş olanlar, bunlardan kurtulmak için çaba harcamalıdır. Başlangıç olarak pişman olmalı, şirk derecesinde olan günahlardan imana dönmelidir. Büyük günahlarında dolayı tövbe etmeli ve yeniden günah işlememelidir. Zumer suresi 53. ayette; “De ki, aleyhlerine karşı ölçüyü kaçırmış olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Rabbimiz, bütün günahları affeder. Çünkü O esirgeyen ve bağışlayandır.” Necm suresi 32. ayette, Yüce Rabbimiz; “Ufak kusurların dışında büyük günahlardan ve çirkin amellerden sakınanlara, Allah’ın affı şüphesiz boldur.” demiştir. Al-i İmran suresi 133 ve 135. ayetlerde, “Yine onlar, günah olan bir amel yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenlerdir. Allah’tan başka kim günahları bağışlayabilir ki, bilerek günah işlediklerinde ısrar etmeyenlerdir.” Tövbe duası Tövbe istiğfar etmek, Estağfirullah demektir. Haram işleyip sonradan pişman olmak ve Allah’tan korkarak, bir daha yapmamaya karar vermektir. Tövbe etmek, işlenen günahtan sonra bir daha bu günahı yapmamaktır. Günah sonrası tövbe etmek farzdır. Tövbe etmeyi ertelememek gerekir. Günah işledikten sonra tövbe etmek isteyenler aşağıdaki gibi dua etmelidir. “Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah, El – Azim, el – Kerim, er – Rahim ellezi la ilahe illa hü el-hayye’l Kayyum ve etübü ileyh Ve es’eluhu’t tevbete ve’l mağfirete ve’l hidayete lena innehü hüve’t tevvabu’r-ahim Tevbete abdin zalimin li nefsihi la yemliku linefsihi mevten ve la hayaten ve la nuşüra Allahümme ente Rabbi la ilahe ente Halakteni ve ene Abdüke ve ene ala ahdike ve va’dike mesteta’tu. Euzü bike min şerri ma sana’tu Ebu leke bi ni’metike aleyye ve ebu’u bi zenbi fağfirli, fe innehu la yağfiruz – zunübe illa ente Amentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi ve’l yevmi’l ahiri ve bi’l kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi Teala ve’l Ba’sü bade’l mevti hakkun. Eşhedü en la ilahe illallahu ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulüh. La ilahe illallah Muhammedu’r Resullullah.” Meali, “Ya Rabbi! Sen benim Rabbimsin. Sana inandım ve güvendim. Sana sığındım. Ellerimi açtım ve yüzümü sana döndürdüm. Kapına geldim, beni kulluğuna kabul et. Adem aleyhisselamdam bugüne kadar gelmiş tüm peygamberlere, kitaplara, meleklere ve ahiret gününe iman ettim. Bu güne kadar işlemiş olduğum tüm günahlarımdan pişman oldum. Bunları bir daha yapmamaya söz veriyorum. Günahlarımı affet, beni bağışla, beni kulluğundan ayırma, ellerimi boş çevirme, kapından kovma Ya Rabbi Beni kötü alışkanlıklarımdan terk etmeyi nasip et. Şeytana uydurma. Bana dayanmak için güç ver. Cehennem azabından koru, beni cennetine dahil et. Cennetinde Peygamber efendimize komşu olmayı ihsan et.“ İhsan duygusu içinde yaşayan, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini devamlı görmekte olduğu şuûrunu taşıyan ve bütün yaptıklarından dolayı kıyamet gününde Allah’a hesap vereceğine inanan bir Müslüman, bu hâliyle aslâ günah DUASI Cenâb-ı Hak buyuruyor “Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhametli bulacaktır.” Nisâ, 110 Resûlullah buyurdular “Günahlardan hâlis olarak tövbe eden kişi hiç günah işlememiş gibidir.” İbn-i Mâce,Zühd,30 Kul, fıtratı icabı günah işleyebilir. Mühim olan yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık duyması ve bir daha yapmayacağına dair kesin karar verip tövbe etmesidir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurur “Her Âdemoğlu hatâ eder; hatâ edenlerin en hayırlısı ise, hatâlarının ardından tövbe edenlerdir.” Tirmizî, Kıyâmet 49 SAMİMİ TÖVBE Samîmî tövbe; yapılan günahın çirkinliğini insanın bilmesi, bunu vicdanının kabul etmesi, onu işlediğine pişmanlık duyması ve kendi kendine“Ben artık bu suçu bir daha yapmayacağım.” diye söz vermesidir. İnsanı kurtaracak olan samîmî tevbe tevbe-i nasûh işte budur. İşlediği günahtan pişmanlık duyan kimse, tevbe ettiğini diliyle söylerken, gönlü gerçekten pişmanlık duymalı ve bu konudaki kusur ve noksanlarını gidermeye çalışmalıdır. Dili tevbe edip, kalbi günah işlemekte kararlı olanlar hakkında şâir ne güzel söyler “Elde tesbih, dudakta tevbe, kalb ise günahların şevk ve muhabbeti ile dolu olursa, o masiyet ve günahlar, kişinin tevbe ve istiğfarı ile alay ederler.” MÜMİNİN GÜNAHI Mü’min, işlemiş olduğu günahını dâima gözünde büyütmelidir. Hak dostları, en ufak zellelerini dahi dağlar gibi büyük görmüşler, derin bir mahviyyet içinde, Hak Teâlâ Hazretlerine gözyaşları ve büyük bir teessür içinde istiğfar etmişlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulur “Mü’min günahını, üstünde bir dağ gibi görüp, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, sinek gibi konup uçacak şekilde görür.” İhyâ, İhsan duygusu içinde yaşayan, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini devamlı görmekte olduğu şuûrunu taşıyan ve bütün yaptıklarından dolayı kıyamet gününde Allah’a hesap vereceğine inanan bir Müslüman, bu hâliyle aslâ günah işleyemez. Kaynak Osman Ersan, Altınoluk Dergisi Kasım-2002 İslam ve İhsan

daha gelmedimi tövbe zamanı ilahi